Bu ses kara ses değil!

 

Bütün tepkilere muhalefet, kötü niyet, yıpratma, algı yaratma olarak bakmamak gerekir.

Bazı tepkilerin kent çıkarına olduğu dikkatten kaçırılmamalı.

Yıllar önce Dokuma Fabrikası satılacaktı, Antalya dinamikleri karşı çıktı ve satılmadı. Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü’de kentin bu hassasiyetini dikkate alarak, kendi döneminden önce satılmak istenen Dokuma Fabrika alanını halka açmış, muhteşem bir müzeye dönüştürmüş ve devasa bir park alanı yaratılmasını sağlamıştı.

Kötü mü oldu?

Hem Antalya halkını memnun etti hem de Hakan Tütüncü’nün halka olan sevgisinin göstergesi oldu.

Şimdi bir Narenciyemiz var.

Bu Narenciye Bahçesi Antalya’nın akciğeri konumuna geldi. Her yer beton olunca bu bahçe havamızı temizleme görevini üstlendi. Tıpkı Zeytin Park gibi. Zeytin Park’da özelleştirilecekti, kent dinamiklerinin hassasiyeti, Antalya Ticaret Borsası’nın talebiyle satılmaktan, imara açılmaktan kurtarıldı ve şu anda orası da kentin akciğeri görevini görmeye devam ediyor.

Hazinenin malı olan ve Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından yıllardır çeşitli araştırmalar için kullanılan Narenciyemizi Vakıflar kendilerine ait olduğunu iddia ederek Hamidiye Vakfı’na verdi.

Hamidiye Vakfı’nın bir tarikata ait olduğu yazıldı, çizildi ama Vakıflar Genel Müdürlüğü, “Hayır bu vakıf bizim bünyemizdeki bir vakıf ve bizim vergi numaramızı kullanıyor” diyerek bir savunma getirdi.

Peki, Hamidiye Vakfı’nın işlevi ne?

Eğitim ve öğretime destek olmak, öğrencilere barınma hazırlamak gibi uzayıp giden bir işlevi içeriyor. Yani kuruluş amacı böyle.

Şimdi devasa bir alanımız bu vakfa devredildi.

Hepimiz tedirgin edildik.

Elbette kimsenin babasının malı değil, bizim de değil. Ama Antalyalının malı, Türkiyelinin malı, tüyü bitmedik yetimin hakkı olan bir bahçe.

Bu devir olayını CHP Milletvekili Cavit Arı dile getirince olay siyasileştirilmek istendi. Yani muhalefet yapılmak için gündeme getirildiği işlenmeye çalışıldı.

Tutmadı elbette.

Çünkü burası ne CHP’nin ne Ak Parti’nin ne de başka bir partinin veya siyasinin.

Burası hepimizin.

Gelecekte de çocuklarımızın olmasını istiyoruz.

Çünkü Antalya süratle betonlaşmış bir kent.

Devasa bina yığınlarından hava sirkülasyonu olmazken, bu bahçeler Antalya’nın akciğeri pozisyonuna geldi.

Şimdi bir vakfa devredildi.

Bu vakfın yarın öğrenciler için yapıyoruz diyerek, devasa bir okul, devasa bir yurt, yurtların altında devasa ticaret merkezleri kurmasından endişe duyuluyor.

Ağaçlar kesilecek, beton yığınlarına dönüşecek.

Korkulan bu.

Kimse bu olayın üzerine siyaseten gitmiyor.

Yetkililer de bu olaya böyle bakmalı.

Antalyalıların kendi mallarını koruma çabasından başka bir şey değil.

İşte bu Narenciye Bahçesi’nin betonlaştırılacağı endişesini duyan veya birilerine peşkeş çekileceği korkusunu yaşayan Antalyalıların oluşturduğu Antalya Meslek Odaları Eşgüdüm Kurulu, kentlinin bu hassasiyetiyle hareket ederek, dün Narenciye Bahçesi’nde bir açıklama yaptı.

Narenciyenin yok edilmesine rıza göstermeyeceklerini, betonlaşmasına izin vermeyeceklerini anlattı.

Antalya halkı da aynı düşüncede.

Gelin şu Narenciye ile ilgili bir açıklama yapın.

Deyin ki, “Narenciye bahçesi Antalyalınındır ve asla betonlaşmasına izin vermeyeceğiz, peşkeş çekilmesine rıza göstermeyeceğiz…”

İnanın büyüyen siz olursunuz.

Tek istediğimiz Antalya halkına güvence verilmesidir.

Bu açıklamayı ister Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan yapsın, ister Vakıflardan sorumlu Bakan Bey, ister Vakıflar Genel Müdürü, isterseniz Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı yapsın.

Bu Antalyalılar için bir güvence olacaktır.

Niyet kötü değil, amaç muhalefet yapmak değil.

Tek hedef var, Antalya’nın akciğerinin betonlaşmasını önlemek…

MAKALE YORUMLARI
Sizde Yorum Ekleyin
Ahmet DÖKDÖK
Ahmet DÖKDÖK
Marko Paşa
antalyasesgazetesi@gmail.com
POPÜLER
SÜPERLİG PUAN DURUMU