Belediye başkan adayları bu yazıyı okusun

 


Türk turizmi doğru kararı verdi. Artık sektör olarak üst grup müşteriye yöneleceğiz.
Peki, bu belediyecilik anlayışı ve bir şekilde devamlı çıkarılan İmar Affı ile bunu başarabilir miyiz?
Gelecek beş yıl içeresinde ülkemizin ve destinasyonlarımızın fiziki görünümü, doğa ve çevre reytingi sektörümüzün üst grup müşteri arayışının başarısını tayin edecek.
Sadece lüks oteller ile bu iş olmuyor.
Sektörümüz için yerel seçimleri turizm sektörü için bir şans olmalı, kendimizi yeni başkanlara daha ilk günde doğru ve kararlı ifade etmeliyiz.
Zira seçeceğimiz belediye başkanları destinasyonlarımızın fiziki değişimini çok etkileyecek. Ya hep beraber hatalarımızdan dönüp çevreyi ve doğayı güçlendireceğiz ya da yıllardır süre gelen en kolay rant için betona yatırım ile son yeşil kareleri çimento ile sıvayacağız.
Türkiye’de artık aşırı indoor (iç) yükleme devrini kapatıp outdoor (dış) zenginlik çağını başlatmadan ürün çeşitliliği iddialarımızı pek fazla ağzımıza alamayız.
On yıllardır turizm sadece otel ekonomisine kilitlendi. Sokak ve halk ekonomisine halen geçit vermiyor.


Bu kilidi kıralım. Koruyarak zenginleştiren ekonomi modeline geçelim. Yeni trend yaratalım. Çevre ve doğayı bir yatırım projesine dönüştürelim.
Destinasyonlarda bütünsel gelişme hareketini başlatalım, maksimum net kâr ve istihdamı hedefleyelim.
Arkadaşlar ilerliyoruz ama yanlış istikametteyiz!
Bu betonlaşma hacmi ve hızı bizi eninde sonunda toplum olarak çok zor çıkacağımız tünele sokacak.
Yereldeki radikal rant ve kolay para dürtüsü tüm yumuşak gücümüzü darp ediyor, Sanat, kültür, doğa ve tarım eriyor.
Bu yoldan dönmenin tam vakti!
Outdoor (dış) yatırımlarının yaratacağı heyecan ve taze dinamizm ile gidişattan iyice sıkılan sektör çalışanlarını da yeniden ateşleyelim…
Ülkemizin dört yanında orman, nehir, ırmak , gölleri koruyan ve işleten uzman şirketler kuralım. Yeni çevre ve doğa meslekleri icat edelim.
Kusursuz doğa ile sürdürülebilir küresel kriterleri uygulayalım. AB uyum protokolü çerçevesinde çevre yatırımcılığını yeni iş modeli yapalım.
Sadece bu sezon değil, her sezon para edecek akıllı ve sürdürülebilir yatırımlar ile yerelde gerçekleştireceğimiz ekonomik güçlenme, palazlanma ülkemizi ancak gelecekte dimdik ayakta tutabilir.
Moloz ve inşaat cumhuriyeti olmayalım!
Hava, su, çevre ve sağlıklı doğa olmadan geleceğin dünyasında yerelde kalkınma olmaz. Bunu muz cumhuriyetleri bile kavradı…
Türkiye’de de her sokak, her cadde, her köy kendi zenginliğini keşfetmeli, gerçekleştirmeli.
Çevre ve Doğa Yatırım Bankası (ÇEDOYA BANK) kurulsun. İlk parayı ben yatıracağım.
Ankara zor yolu seçsin; sadece çerçeveyi tayin etsin. Çevre müteşebbislerine teşvik versin. Onlara küresel danışmanlık hizmeti sağlasın.
Ankara aynı zamanda yerel otoriteleri yeni yasa ve mevzuatlar ile denetim radarına dönüştürsün. Belediyeler koruma, planlama ve gelişim raporlarını online olarak günlük yayınlasın.
Belediyelere çevre için ek bütçe verilsin ki; onlarda gönül rahatlığı ile çevre yatırım ve harcamalarını yapabilsin. Doğayı yeşertsin, yaşatsın, cesaret bulup kendi yerel doğal zenginliğini küresel markaya dönüştürsün.
Ülkemizde paradigma değişsin. Koruyan kazansın, yakan, yıkan kaybetsin.
Belediyeler ve muhtarlıklar arası çevre, doğa ve yeşil alan geliştirme projelerine ve gerçekleşen başarılı örnek çalışmalara Türkiye’nin en büyük Milli Şeref Madalyası verilsin.
Canlıların hayatı sadece yangında, kazada kurtulmaz, temiz hava, sağlıklı doğa sunarak da hayat kurtarabilirsiniz, yaşamı koruyabilirsiniz.
Sayın başkan adayı dostlarım,
Tüm canlılar gelecek yerel seçimlerde bu mega paradigma değişikliğini sizlerden bekliyor.
2019’dan itibaren doğa, çevre ve can birleşerek, helal kazanmak, dost yaşamak, sürdürebilir iz bırakmak, kalıcı olmak, uzun yaşamak istiyor.
Türkiye sahillerindeki her partiden belediye başkan aday adayları ya arkadaşım veya tanıdığım, hepinizi seviyorum. Neredeyse 70 yıldır sistemin getirdiği çürümenin hesabının size çıkartıldığını biliyorum. Zorluklarınızı hissediyorum. Gelecek beş yılın ne kadar çetin geçeceğini de biliyorum.
Ancak son dilimdeyiz, masadaki opsiyonlar eridi, bitti...
Bu satırları lütfen okuyun, okutun!
Türkiye’de beton artık Türk insanına karşı saldırıya geçti. Öldürüyor...
Ayağı toprağa basmayan, sırtına güneş vurmayan Türk ekşiyor, bozuluyor, manevi olarak tükeniyor, bedenen yeniliyor, gönüllerden kayboluyor, geri çekiliyor, yalnızlaşıyor...
Turizm ve Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un artık ödeme gücü yüksek müşteriye odaklanacağız kararı benimde yıllardır dile getirdiğim bir konu..
Ancak Sayın Bakanım belediye başkanları olmadan bu hedef bize çok uzak. Başkanlarımız çevre konusunda Ankara tarafından yalnız bırakılmasın, ezilmesin, saha dışı edilmesin, oyuna getirilmesin...
Zira kaynakları hızla azalan yorgun dünyamızın acımasız kapitalist konjonktüründe ülkemizin kimseye verecek ne bedava suyu ne de havası kaldı.
Türk turizmi akıllanıyor, arınıyor, hatalarından kurtuluyor. Bu gerçekten iyi haber.
10 kuruşa turist getirip “I Love Turkey” nakaratları gelecek yıllarda Turkish Top 10’dan düşecek, anlamsızlaşacak.
Yazdığım oldukça ağır, mutlaka bazılarının tepkisini çekecek ancak nasıl yorumlarsanız yorumlayın yazdıklarım doğru.
Peki zengin ve bilinçli turiste Türkiye’de hangi destinasyon hazırlıklı?
Otellerimizi, hizmet kalitemizi kastetmiyorum. Bu konuda eksiğimiz yok, bilakis fazlamız var.
Ben burada daha çok destinasyonlarımızın sosyal medya karnesini kastediyorum.
Dünyada önemli-önemsiz herkes bir şeyler yazıyor. Milyonlar kendi ilgi ve segment gruplarında yazılanları okuyor. Bazıları ülkemizi övüyor, bazıları karalıyor. Belki para karşılığı profesyonelce algı operasyonu yapanlar da var aralarında. Seviye, çap, gelir ve kültür düzeyi artıkça ülkemiz ile ilgili yorumlar menfileşiyor, cevap vermek sabır, bilgi ve network gerektiriyor.
Takip eden bilir. Ben biliyorum çünkü takip ediyorum.
Ya siz?
Hangi kurum, hangi belediye, hangi birlik, hangi dernek dünya halkları ile temasta? Derin sorulara cevap verme hazırlığında, yetisinde?
Bana kızmayın, biraz arkanıza yaslanın, rahatlayın. Gelin şu soruları beraber cevaplayalım.
Turizm deyince hiçbirimiz ateşte kül bırakmıyoruz. Destinasyonlarımızda dünyanın empatik yaklaşımını, sevgisini çekecek bir şeyler eksik.
Nedir bunlar?
Hangi destinasyon gerçek manada her yaştan çocuk dostu bir kent?
Türkiye’de tam neresi yaşlı dostu bir kent?
Hangi şehrimiz genç dostu bir kent?
Ülkemizde neresi hayvan dostu bir kent?
Uluslararası nitelikte çevre dostu bir kentimiz hangisi?
Nedense bu zengin ve kaliteli turistlerde hiçbir şeyi beğenmiyorlar kardeşim diyebiliriz.
Ne yapalım, parası olan çok bilmiş oluyor bu dünyada, adamlar soruyor işte.
Biz dünyanın eni iyi otellerini yaptık diyoruz, onlar bize havanız radon gazı yüklü diyor.
Biz üst gelir grubu müşteriye hayal gibi tatil sunuyoruz diyoruz, onlar bize
hormon ve zirai ilaçtan bahsediyor.

Bu kaliteli turistler ne bilmiş böyle kardeşim!

Devam edecek…
 

 

MAKALE YORUMLARI
Sizde Yorum Ekleyin
Hüseyin BARANER
Hüseyin BARANER
Bakış
hbaraner@gmail.com
POPÜLER
SÜPERLİG PUAN DURUMU