Başkan’a mektup!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yarın Antalya’da olacak.

İyi gelecek, hoş gelecek.

Hazır gelmişken, Sayın Başkan’a Antalya’yı anlatalım.

Bir defa müthiş bir çarpık yerleşim halinde Antalya.

Beton yığınlarından nefes alınmıyor.

İki nefes noktamız var.

Biri Zeytin Park, biri Narenciye.

Zeytin Park’ı Antalya Ticaret Borsası kurtardı.

Kiralayarak buranın yerleşime açılmasını, yağmalanmasını önledi.

Narenciye ise belli değil.

Vakıflar Genel Müdürlüğü burayı Hamidiye Vakfı’na verdi.

Bina yapılacak deniyor.

Sayın Cumhurbaşkanı bilgilensin istedim.

Antalya’da beton yığını nefes aldırmıyor demiştim.

Kent betona doyduğu halde şimdi Kırcami de imara açılıyor.

Kentte fazladan 100 bin daire boş duruyor, satılmıyor, alan yok.

Kırcami ile 200 bin daire daha gelecek.

Ve bir de dere yataklarına yapılan kaçak binalar var.

Bunun yanı sıra İmar Barışı’nı ve seçimi fırsat bilenler, yer işgal edip, buraya konteyner koyarak eski yapı gibi gösterip, malı götürmeyi hedefliyor. Kent seçim havasında olduğu için de bu işgaller seçime kurban gitmeye hazır durumda.

İlçelerde de dere yatakları yapılarla kapatılmış durumda.

Her an bir felaket yaşayabiliriz.

Son iklim değişiminden dolayı Antalya resmen facianın eşiğine gelip gidiyor.

Sel yatakları dolduğundan sel suları önüne gelen yeri yıkıp geçiyor.

Bazı rant alanları sabit isimlere veriliyor.

İhaleye çıkarıldığını kimse duymuyor bile.

Aksu’daki ormanlık alanda olduğu gibi.

500 dönümlük alanı her bir metrekaresi yıllık 1 liradan kiraya verilmiş durumda.

Yazıktır Sayın Cumhurbaşkanı.

Ve inanın bunların çoğu sizin adınızın etrafında döndürülüyor.

Hiç haberiniz bile yok ama günahınızı alan çok.

Tarihi eserler para basması gerekirken, yeterli değerin verilmemesi nedeniyle harap oluyor.

Çalan çırpan malı götürüyor.

Oteller sahilleri işgal etmiş durumda.

Örneğin bir SERA Otel var ki, bırakın sahili HALKIN YOLUNU BİLE İŞGAL ETMİŞKEN, kimse ses çıkaramıyor. Herkes görmezden geliyor. Halkın yolu Sayın Cumhurbaşkanı.

Birçok güzel iş yapılıyor. Ancak gözün gördüğü, kulağın duyduğu kötü işler bu güzellikleri gölgede bırakıyor.

Ben yazayım da balık bilmez ise Halik bilir…