Aile öldü ya tefeciler!
Antalya bir tefeciler cenneti.
O kadar çoklar ki, bankaların kara listeye alıp kredi vermediği bir çok kişi hemen yanı başındaki bir tefeciye koşuyor.
Yıllardır böyle.
Selim Şimşek siyanürle hem kendini hem çocuklarını öldürdü.
Diyorlar ki çok borcu vardı.
Herkesin borcu olabilir.
İntiharı kurtuluş mu görüyor?
Hayır.
Ama iş alacaklıya gelince olay değişiyor.
Borç devlete olabilir, borç bankaya olabilir.
Borç şahsa ise kötü.
İşte bunalım burada başlıyor.
Şahıs sıkıştırıyor.
Örneğin bakkal, örneğin ev sahibi, örneğin akrabası, arkadaşı.
Çok sıkıştırılıyor ise şahıs tefeciye koşuyor.
İşte o anda hayatını kararmanın adımını atıyor.
Bunu zevkten yapmıyor elbette. Bunaldığı için.
Tefeciden bir almış ise oluyor 10.
İş sıkıştırmayla kalmıyor, tehdit noktasına dayanıyor.
Ve bu siyanür olayında da öğrendiğim kadarıyla bir tefeci baskısı mevcut.
Şimdi ben merak ediyorum.
Acaba gerçekten intihar mı, yoksa acımasız bir tefeci olayı mı?
Tefeci ölümü azmettirdi mi, yoksa kendi de karıştı mı?
Antalya’nın geçmişinde ben ne olaylar biliyorum.
Dün CHP saflarında cirit atıp, Akaydın döneminde eşine, kızına iş bulan, geçmişin DYP’li tefecisi, bugünün AKP’li para tüccarı, kimlerin canını yakmadı ki.
Ama şikayet edildiğinde hemen devreye emrindeki emekli polisler giriverdi, iki ifade, bir bilmem neyle aklanıp çıkıverdi.
Bunun gibi Antalya’da o kadar çok tefeci var ki, isteyene parayı veriyor, sonra ya fahiş parasını ya da canını isteyecek kadar ileriye gidiyor.
Acaba bu olayda katil baba mı?
Sert dil kullanan alacaklılar mı?
Tefeci mi?
Yoksa bu tür olayları umursamaz hale düşürülen bizler miyiz?
Bence bu olay çok yönlü araştırılmalıdır. Sanki altında bit yeniği var gibi geliyor bana.
Hele mektup bırakması, şüphelerimi iyice artırıyor…